Eşcinselliğe Güzelleme…
Ne zamandır eşcinsellik üzerine bir yazı yazmak istiyordum, üstüne Freddie Mercury filmi çıktı, İkizler burcunda dolunay gerçekleşti, Güneş, Jüpiter, Merkür Yay burcuna geçti, kavuşum yaptılar, dergiye yazma günü geldi çattı Astroloji gibi bir deryadan ne yazacağımı bulamamanın şaşkın farkındalığını yaşarken buldum kendimi. Evet konu çok ilginç geliyor bana, savaş çıkmadıysa eğer toplumun en cesur kesiminden bahsediyorum. Şimdi nereden çıktı bu konu demeyin hemen. Yay burcunda oluşan gezegen dizilimi, bizleri diğer insanları, kültürleri, felsefeleri, inançları, yaşayış şekillerini tanımaya ve anlamaya güdülüyor ve ötekileştirdiğimiz, yargıladığımız yapıları anlamamızı kolaylaştırıyor. 😊
Bu konuyu cesaretle ilişkilendirmem kişisel bakış açım olabilir. Eşcinselliğin bununla ne alakası var peki? Kadın olmakla, erkek olmakla, cinsiyet rollerimizle ilgili yaşanan krizleri bir düşünün. Kimse bize ilk görüşte cinsiyetimizi sormaz bununla ilgili çok geniş bir kabul var insan toplumunda. Alt kimliklerin belki de ilki, ‘adın ne? nerelisin?’ den de önce sorulmadan varilan bir karar hakkımızda. Olunması gereken, olunan, olduğumuzu sandığımız kadın ve erkekler ne kadar uyumlu öz varlığımızın yapısıyla ya da ne kadar baskı altında, çarpık? Kendimiz olmaya hiç izin yok ‘erkek gibi kadın maşaallah’ muhakkak duymuşuzdur ya da ‘biraz efemine gibi’ yorumlarını. Hep bunlara biraz alaycı biraz da sorgulayıcı duruma mesafe almaya çalışan, sorular üreten cevaplar veririz farkına varmadan. Aslında benim yapım nasıl? Olması gerektiği gibi mi yoksa bu kulaklarımda zihnimde bilinç altımda yer etmiş bir sürü manasız yargıdan mı işliyorum? Ya da gerçekten bir kadın ya da erkek nasıl olmalı? Bunun bir formülü mü var? muhakkak vardır, doğada olan biten her şeyin bir formülü vardır. Ama bu yazıda bahsi geçen formüller en fazla üreme başarısı, soyunu sürdürme, genlerini aktarma ile ilgili değil, kişinin kendi olduğu kişi olabilme becerisi ile ilgili bir başarı. Bireyleşme ihtiyaç piramidinde en üstte yer alır, her ölümlüye de nasip olmaz. İşte bunca düşünceden geldik eşcinselliğe, birinin hiç kabul görmeyen cinsel kimliğini ifade etmedeki cesareti, onu takındığı anda gelebilecek saldırılardan korunamamayı göze alması, sürekli savunmada bırakılmak bunlar çok ciddi cesaret isteyen günlük yaşam deneyimleri ve başa çıkılabildiği ölçüde de çok yükseltici ödülleri olacaktır diye düşünüyorum.
Haritalarımızda cinsiyetimizle ve cinsel davranışlarımızla ilgili dört ana gösterge var. Bunlar ilişki kurarken, kurmamayı seçerken ya da ilişkiyi sürdürürken devrede olan arketipik karakterlerimiz. Güneş, Ay, Venüs ve Mars. Bir haritada, Venüs ve Ay benimsenen kimlik ‘kadın’ ise öne çıkar, ‘erkek’ ise Mars ve Güneş ile cinsel kimliğini ifade eder kişi. Peki bu yapıda ifade edilmeyen öteki iki gezegen nereye gider? Onlar hiçbir yere gitmez hep orada dururlar ve bir şekilde ifade bulmayı beklerler. Kimliğin bütünlenmesinde rol almaları gerekir bu iki gezegenin de, yoksa kimlik eksik kalır. Bu noktada doğum haritası danışmanlığı almak konu ile ilgili daha iyi bir anlayış geliştirmekte faydalı olabilir. Bireyin haritasının bütünleşme seviyesi arttıkça da bu iki gezegen kişisel ifadede daha fazla görünür hale gelir. Kısaca, hepimiz kendi ruhsal bütünleşmemiz için cinsel kimliklerimizi entegre etmeye çalışıyoruz, biyolojik olarak görünenin zıttı göstergelerle kendilerini ifade etmeyi öncelikli seçen, zoru seven bu cesur ruhlar hepimiz gibi entegre edilmesi gereken dört gezegene sahipler. Hepimiz aynı tekamül yolundayız bu hayatta ve bazılarımız daha fazla mücadele veriyor…
Sevgi dolu bir Aralık ayı dilerim…
Ülgen KARAARSLAN
Astrolog
DİP ASA, MAPAİ, İSAR CAP
venussirius.com.tr